Uzun bir süredir Suriye’de devam eden iç savaş nedeniyle Suriyeli mültecilerle birlikte yaşıyoruz. Mülteci statüsü 1951 yılında Cenevre Sözleşmesi ile coğrafi sınırlama ile taraf olunmuş ve sadece Avrupa’dan gelenlere mülteci statüsü verilmesi kabul edilmiştir. Ülkemize sığınan Suriyeliler ‘geçici koruma altındaki sığınmacılar’ statüsünde kabul edilmiş ve bazı haklar verilmiştir. Anlaşma gereği mültecilerin var olan doğal haklara sahip olamamaları, çalışma izinlerinin olmaması anlamına gelmektedir. Türkiye 2001 AB Direktifine dayanarak 2011 de geçici koruma başlatmıştır. Türkiye tarafından verilen geçici koruma kimlik belgesi; eğitim, sağlık, tercümanlık vb. hizmet ve gereksinimleri karşılamaktadır. 2001 AB direktifine göre süresi 1 yıldır ancak, bu süre dolduğundan Türkiye 30 Mart 2012 de çıkarılan “Açık kapı politikası, geri dönmeyi zorlamama, bireysel statü belirlemenin yapılmaması, kamplarda barınma ve hizmetlerin sunulması gibi ilkleri içeren 62 sayılı Türkiye ye Toplu Sığınma Amacıyla Gelen Suriye Arap Cumhuriyeti Vatandaşlarının ve Suriye Arap Cumhuriyetinde ikamet eden vatansız kişilerin kabulüne ve barındırmasına ilişkin yönerge’ ile geçici korumayı genişletmiş ve misafir olarak kabul ettiği sığınmacıları ‘Suriyeli mülteci’ olarak tanımlamıştır. Yaklaşık 11 yıldır devam eden Suriyeli mülteci varlığı bazı problemlere sebep olup özellikle sınır bölgesinde yaşayan insanları olumsuz yönde ekilemeye başlamıştır. Gerek ekonomik gerekse demografik yapının bozulma tehdidinin bölge insanını rahatsız ettiği, zaman zaman kamuoyuna yansımıştır. Ekonomi açısından ucuz işgücü, aynı mesleği yapan işçi kesiminin işsiz kalmasına, ev kiralarının da Suriyeli mültecilerin iki-üç aile birlikte yaşadıkları için çalışan kişilerinin fazlalığı nedeniyle yüksek kira ödemelerine ve bununda yerel halkın mağdur olmasına sebep olduğu bilinmektedir. Demografik yapının bozulma tehdidi ise Hatay başta olmak üzere sınır bölgesini etkiliyor. Türkiye Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre; 28 Nisan 2022 Tarihi itibariyle Türkiye ‘de Suriyeli mülteci sayısı 3 milyon 762 bindir. Bunun 433 bin 124’ü Hatay’da yaşamaktadır. Hatay 2021 nüfusu 1 milyon 670 bin 712’dir. Bu da nüfusun yaklaşık dörtte birine tekâmül etmektedir. Aile planlaması yapmadıkları, çocuk sayılarının hızla artması demografik yapının bozulması endişesini beraberinde getiriyor. Örneğin Hatay’ın Reyhanlı ilçesinin nüfusu yaklaşık 100 bin iken, orada yaşayan mülteci sayısı 130 bindir. Buradaki nüfus dengesizliğinin kültür yozlaşmasına yol açması kaçınılmazdır. Siyasi liderlerin mülteciler hakkında göndereceğim-göndermeyeceğim polemiği süredururken asıl meselenin Hatay için elzem olduğu aşikârdır. Suriyeli mültecilerin yaşadıkları zor günlerde ülkece destek olduk. Zira savaş kötü bir şey, sonuçta hepimiz insanız. Aylan Bebek hala içimizde bir yara. Bombardıman altında kalıp can çekişirken ‘Sizi Allaha şikâyet edeceğim’ diyen çocuk, yüreğimizi kanattı. Bu duruma tüm dünya gözlerini kapattı. Mülteciler istenmedi. Çünkü onlar mavi gözlü sarı saçlı değildiler ve de Müslümandılar. Atalarımızdan gördüğümüz kültürle mazlumun yanında dimdik durduk ve buna devam ediyoruz. Savaşın uzun sürmesi ve bu sürecin uzaması; bu konuda devlet yetkililerinin biran önce acil eylem planını harekete geçirmesini gerekli kılmaktadır. Yoksa Hatay halkı olarak azınlık durumuna biz düşeceğiz!
Kudret ATMACA
Köşe Yazarları








